Turkish sentences from Tatoeba 16

 0    1 000 fiszek    aleksandra.eska
ściągnij mp3 drukuj graj sprawdź się
 
Pytanie Odpowiedź
I think this is delicious.
rozpocznij naukę
Bunun lezzetli olduğunu düşünüyorum.
I think we can be friends.
rozpocznij naukę
Sanırım arkadaş olabiliriz.
I told her not to be late.
rozpocznij naukę
Ona geç kalmamasını söyledim.
I took him out for a walk.
rozpocznij naukę
Onu bir yürüyüş için dışarı çıkardım.
I tried to avoid conflict.
rozpocznij naukę
Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.
I tried to get good marks.
rozpocznij naukę
İyi notlar almaya çalıştım.
I tripped and nearly fell.
rozpocznij naukę
Tökezledim ve neredeyse düşüyordum.
I understand how you feel.
rozpocznij naukę
Ben nasıl hissettiğini anlıyorum.
I usually get up at eight.
rozpocznij naukę
Genellikle sekizde kalkarım.
I usually get up at seven.
rozpocznij naukę
Genellikle yedide kalkarım.
I usually go home at five.
rozpocznij naukę
Genellikle saat beşte eve giderim.
I usually go home at four.
rozpocznij naukę
Ben genellikle dörtte eve giderim.
I usually shower at night.
rozpocznij naukę
Genellikle gece duş yaparım.
I waited for her to speak.
rozpocznij naukę
Onun konuşmasını bekledim.
I waited for him till ten.
rozpocznij naukę
Ben, saat ona kadar onu bekledim.
I walk twenty miles a day.
rozpocznij naukę
Günde yirmi mil yürürüm.
I walked from the station.
rozpocznij naukę
İstasyondan yürüdüm.
I want him to sing a song.
rozpocznij naukę
Onun bir şarkı söylemesini istiyorum.
I want many books to read.
rozpocznij naukę
Okumak için çok sayıda kitap istiyorum.
I want someone to talk to.
rozpocznij naukę
Ben konuşacak birini istiyorum.
I want something to drink.
rozpocznij naukę
İçecek bir şey istiyorum.
I want to catch the 11:45.
rozpocznij naukę
11:45 trenine yetişmek istiyorum.
I want to drink something.
rozpocznij naukę
Birşey içmek istiyorum.
I want to eat out tonight.
rozpocznij naukę
Bu gece dışarıda yemek istiyorum.
I want to know the reason.
rozpocznij naukę
Sebebi bilmek istiyorum.
I want to play the guitar.
rozpocznij naukę
Gitar çalmak istiyorum.
I want to see the manager.
rozpocznij naukę
Ben yöneticiyi görmek istiyorum.
I want to see your mother.
rozpocznij naukę
Annenle görüşmek istiyorum.
I want to travel with you.
rozpocznij naukę
Senle seyahat etmek istiyorum.
I want you to sing a song.
rozpocznij naukę
Bir şarkı söylemeni istiyorum.
I want you to work harder.
rozpocznij naukę
Daha çok çalışmanı istiyorum.
I wanted something to eat.
rozpocznij naukę
Yiyecek birşey istedim.
I warned him not to smoke.
rozpocznij naukę
Sigara içmemesi için onu uyardım.
I was afraid he might die.
rozpocznij naukę
Onun ölebileceğinden korktum.
I was almost hit by a car.
rozpocznij naukę
Neredeyse bir araba tarafından çarpılıyordum
I was always good at math.
rozpocznij naukę
Ben her zaman matematikte iyiyim.
I was aware of the danger.
rozpocznij naukę
Ben tehlikenin farkındaydım.
I was barely able to work.
rozpocznij naukę
Neredeyse çalışamıyordum.
I was disappointed in her.
rozpocznij naukę
Onda hayal kırıklığına uğradım.
I was disappointed in him.
rozpocznij naukę
O beni hayal kırıklığına uğrattı.
I was in bed with the flu.
rozpocznij naukę
Grip yüzünden yataktaydım.
I was more angry than sad.
rozpocznij naukę
Kızgın olduğum kadar çok üzgün değildim.
I was more angry than sad.
rozpocznij naukę
Üzgün olmaktan daha kızgındım.
I was nearly hit by a car.
rozpocznij naukę
Neredeyse bir araba tarafından çarpılıyordum.
I was not able to see him.
rozpocznij naukę
Onu göremedim.
I was reading a book then.
rozpocznij naukę
O zaman bir kitap okuyordum.
I was so drunk last night.
rozpocznij naukę
Ben dün gece çok sarhoştum.
I was tired from studying.
rozpocznij naukę
Çalışmaktan yoruldum.
I was tired with the work.
rozpocznij naukę
Ben işten bıktım.
I was too hungry to speak.
rozpocznij naukę
Konuşamayacak kadar çok açtım.
I was trying to kill time.
rozpocznij naukę
Zaman öldürmeye çalışıyordum.
I was very busy last week.
rozpocznij naukę
Geçen hafta çok meşguldüm.
I was very busy yesterday.
rozpocznij naukę
Dün çok meşguldüm.
I watched TV this morning.
rozpocznij naukę
Bu sabah TV izledim.
I went on with my reading.
rozpocznij naukę
Benim okuma ile devam ettim.
I went to a haunted house.
rozpocznij naukę
Perili bir eve gittim.
I went to Boston by train.
rozpocznij naukę
Boston'a trenle gittim.
I went to church with him.
rozpocznij naukę
Onunla birlikte kiliseye gittim.
I went to Kawagoe by taxi.
rozpocznij naukę
Ben taksi ile Kawagoe'ye gittim.
I went to the supermarket.
rozpocznij naukę
Süper markete gittim.
I will act on your advice.
rozpocznij naukę
Tavsiyene göre davranacağım.
I will do it at all costs.
rozpocznij naukę
Ben her ne pahasına olursa olsun onu yapacağım.
I will do it by all means.
rozpocznij naukę
Her halükarda onu yapacağım.
I will do it by all means.
rozpocznij naukę
Ne olursa olsun onu yapacağım.
I will give you a present.
rozpocznij naukę
Sana bir hediye vereceğim.
I will give you the money.
rozpocznij naukę
Ben parayı sana vereceğim.
I will give you this book.
rozpocznij naukę
Bu kitabı sana vereceğim.
I will help you all I can.
rozpocznij naukę
Elimden gelen her konuda size yardım edeceğim.
I will look the other way.
rozpocznij naukę
Başka şekilde bakacağım.
I will take over your job.
rozpocznij naukę
Ben senin işini devralacağım.
I will tell you about him.
rozpocznij naukę
Sana ondan bahsedeceğim.
I wish I had wings to fly.
rozpocznij naukę
Keşke uçmak için kanatlarım olsa.
I wish it were fine today.
rozpocznij naukę
Keşke bugün hava iyi olsa.
I wish she were alive now.
rozpocznij naukę
Keşke o şimdi hayatta olsa.
I wish you had been there.
rozpocznij naukę
Keşke orada olsaydın.
I wish you would be quiet.
rozpocznij naukę
Keşke sakin olsan.
I won't be able to attend.
rozpocznij naukę
Ben katılamayacağım.
I wonder if he is at home.
rozpocznij naukę
Onun evde olup olmadığını merak ediyorum.
I wonder what he will say.
rozpocznij naukę
Ben onun ne söyleyeceğini merak ediyorum.
I wonder who that girl is.
rozpocznij naukę
Şu kızın kim olduğunu merak ediyorum.
I wonder who that girl is.
rozpocznij naukę
O kızın kim olduğunu merak ediyorum.
I work for an oil company.
rozpocznij naukę
Ben bir petrol şirketi için çalışıyorum.
I work hard in the garden.
rozpocznij naukę
Bahçede çok çalıştım.
I want a cup of tea.
rozpocznij naukę
Bir fincan çay istiyorum.
I would like to eat sushi.
rozpocznij naukę
Suşi yemek istiyorum.
I would like to visit you.
rozpocznij naukę
Sizi ziyaret etmek istiyorum.
I would like your picture.
rozpocznij naukę
Resmini istiyorum.
I wrote to her last month.
rozpocznij naukę
O, ona geçen ay yazdı.
I'd like a bottle of soda.
rozpocznij naukę
Ben bir şişe soda istiyorum.
I'd like a glass of water.
rozpocznij naukę
Bir bardak su istiyorum.
I'd like one more blanket.
rozpocznij naukę
Bir battaniye daha istiyorum.
I'd like some more butter.
rozpocznij naukę
Biraz daha tereyağ istiyorum.
I'd like some more coffee.
rozpocznij naukę
Ben biraz daha kahve istiyorum.
I'd like some tea, please.
rozpocznij naukę
Biraz çay istiyorum, lütfen.
I'd like something to eat.
rozpocznij naukę
Yiyecek bir şey istiyorum.
I'd like to buy eye drops.
rozpocznij naukę
Göz damlası satın almak istiyorum.
I'd like to buy this doll.
rozpocznij naukę
Bu bebeği satın almak istiyorum.
I'd like to have a coffee.
rozpocznij naukę
Ben bir kahve istiyorum.
I'd like to see Mr Kosugi.
rozpocznij naukę
Ben Bay Kosugi'yi görmek istiyorum.
I'd like to try skydiving.
rozpocznij naukę
Gökyüzü dalışını denemek istiyorum.
I'd love to come with you.
rozpocznij naukę
Seninle gelmek istiyorum.
I'll ask how to get there.
rozpocznij naukę
Oraya nasıl gideceğimi soracağım.
I'll be back in two hours.
rozpocznij naukę
İki saat içinde geri döneceğim.
I'll be back late tonight.
rozpocznij naukę
Bu akşam geç saatlerde döneceğim.
I'll be free this evening.
rozpocznij naukę
Bu akşam boş olacağım.
I'll be there at five p.m.
rozpocznij naukę
Saat beşte ö.s. orada olacağım.
I'll be there in a minute.
rozpocznij naukę
Bir dakika içerisinde orada olacağım.
I'll bring one more towel.
rozpocznij naukę
Ben bir tane daha havlu getireceğim.
I'll call on him tomorrow.
rozpocznij naukę
Onu yarın ziyaret edeceğim.
I'll call you later today.
rozpocznij naukę
Ben bugün daha sonra seni arayacağım.
I'll call you up tomorrow.
rozpocznij naukę
Ben seni yarın arayacağım.
I'll cook for you tonight.
rozpocznij naukę
Bu akşam sana yemek pişireceğim.
I'll do it, if you insist.
rozpocznij naukę
Eğer ısrar ederseniz, onu yaparım.
I'll expect you next week.
rozpocznij naukę
Gelecek hafta seni bekleyeceğim.
I'll explain the incident.
rozpocznij naukę
Ben olayı açıklayacağım.
I'll get this bag for you.
rozpocznij naukę
Sizin için bu çantayı alırım.
I'll give it some thought.
rozpocznij naukę
Ona biraz fikir vereceğim.
I'll give you anaesthesia.
rozpocznij naukę
Sana anestezi vereceğim.
I'll give you this camera.
rozpocznij naukę
Bu kamerayı size vereceğim.
I'll go to Hawaii by ship.
rozpocznij naukę
Gemiyle Hawaii'ye gideceğim.
I'll have to let you know.
rozpocznij naukę
Sana bildirmek zorunda kalacağım.
I'll help you if possible.
rozpocznij naukę
Mümkün olursa sana yardım edeceğim.
I'll lend you my notebook.
rozpocznij naukę
Defterimi sana ödünç vereceğim.
I'll love you until I die.
rozpocznij naukę
Ben ölünceye kadar seni seveceğim.
I'll meet to you at eight.
rozpocznij naukę
Seninle sekizde buluşacağım.
I'll personally visit you.
rozpocznij naukę
Kişisel olarak sizi ziyaret edeceğim.
I'll remember you forever.
rozpocznij naukę
Seni ebediyen hatırlayacağım.
I'll show my album to you.
rozpocznij naukę
Sana albümümü göstereceğim.
I'll take my coffee black.
rozpocznij naukę
Kahvemi koyu alacağım.
I'll take my cue from you.
rozpocznij naukę
İp ucumu senden alacağım.
I'll tell you how to swim.
rozpocznij naukę
Nasıl yüzüleceğini sana anlatacağım.
I'll try as hard as I can.
rozpocznij naukę
Elimden geldiğince çok çalışacağım.
I'll try harder next time.
rozpocznij naukę
Gelecek sefer daha çok gayret edeceğim.
I'm afraid he cannot come.
rozpocznij naukę
Maalesef o gelemez.
I'm afraid of earthquakes.
rozpocznij naukę
Depremlerden korkarım.
I'm always busy with work.
rozpocznij naukę
Ben her zaman iş ile meşgulüm.
I'm attaching three files.
rozpocznij naukę
Üç dosya ekliyorum.
I'm aware that you failed.
rozpocznij naukę
Ben senin başarısız olduğunun farkındayım.
I'm beginning to hate her.
rozpocznij naukę
Ondan nefret etmeye başlıyorum.
I'm busy with my homework.
rozpocznij naukę
Ev ödevimle meşgulüm.
I'm dead against the plan.
rozpocznij naukę
Ben plana tamamen karşıyım.
I'm disappointed with you.
rozpocznij naukę
Seninle hayal kırıklığına uğradım.
I'm done with my homework.
rozpocznij naukę
Ev ödevim bitti.
I'm done with that lesson.
rozpocznij naukę
O dersi yaptım.
I'm feeling kind of tired.
rozpocznij naukę
Yorgun gibi hissediyorum.
I feel kind of tired.
rozpocznij naukę
Biraz yorgun hissediyorum.
I'm finishing my homework.
rozpocznij naukę
Ev ödevimi bitiriyorum.
I'm fond of playing shogi.
rozpocznij naukę
Japon satrancı oynamaya düşkünüm.
I'm glad that you'll come.
rozpocznij naukę
Geleceğine memnun oldum.
I'm glad to meet you, too.
rozpocznij naukę
Ben de sizinle tanıştığıma memnun oldum.
I'm glad to see you again.
rozpocznij naukę
Seni tekrar gördüğüme memnun oldum.
I'm going out for a while.
rozpocznij naukę
Ben bir süreliğine dışarı çıkıyorum.
I'm looking for a sweater.
rozpocznij naukę
Bir kazak arıyorum.
I'm looking for batteries.
rozpocznij naukę
Ben pil arıyorum.
I'm looking for my camera.
rozpocznij naukę
Kameramı arıyorum.
I'm looking forward to it.
rozpocznij naukę
Ben onun için sabırsızlanıyorum.
I'm looking forward to it.
rozpocznij naukę
Ben ona can atıyorum.
I'm looking forward to it.
rozpocznij naukę
Ben onu dört gözle bekliyorum.
I'm majoring in economics.
rozpocznij naukę
Ben ekonomi dalında uzmanlaşıyorum.
I'm majoring in sociology.
rozpocznij naukę
Sosyolojide uzmanlaşıyorum.
I'm much younger than you.
rozpocznij naukę
Senden çok daha gencim.
I'm never late for school.
rozpocznij naukę
Ben asla okula geç kalmam.
I'm not good at carpentry.
rozpocznij naukę
Marangozlukta iyi değilim.
I'm not in good shape now.
rozpocznij naukę
Şu an formda değilim.
I'm not so good at tennis.
rozpocznij naukę
Teniste çok iyi değilim.
I'm not worried about Tom.
rozpocznij naukę
Tom hakkında endişeli değilim.
I'm reading the newspaper.
rozpocznij naukę
Ben gazete okuyorum.
I'm so sorry to hear that.
rozpocznij naukę
Onu duyduğuma çok üzgünüm.
I'm sorry, I have no idea.
rozpocznij naukę
Üzgünüm, bir fikrim yok.
I'm standing in the shade.
rozpocznij naukę
Gölgede duruyorum.
I'm staying at that hotel.
rozpocznij naukę
Ben o otelde kalıyorum.
I'm telling you the truth.
rozpocznij naukę
Ben sana gerçeği söylüyorum.
I'm tied up at the office.
rozpocznij naukę
Ben ofiste meşgulüm.
I'm too tired to do study.
rozpocznij naukę
Çalışma yapmak için çok yorgunum.
I'm trying to lose weight.
rozpocznij naukę
Zayıflamaya çalışıyorum.
I'm very glad to meet you.
rozpocznij naukę
Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum.
I'm very sad to hear that.
rozpocznij naukę
Onu duyduğuma çok üzüldüm.
I'm waiting for my mother.
rozpocznij naukę
Annemi bekliyorum.
I've been looking for you.
rozpocznij naukę
Seni arıyordum.
I've been working all day.
rozpocznij naukę
Bütün gün çalışmaktayım.
I've eaten almost nothing.
rozpocznij naukę
Neredeyse birşey yemedim.
I've finished my homework.
rozpocznij naukę
Ev ödevimi bitirdim.
I've given up eating meat.
rozpocznij naukę
Et yemekten vazgeçtim.
I've got really good news.
rozpocznij naukę
Gerçekten iyi bir haberim var.
I've got to see a dentist.
rozpocznij naukę
Dişçiyle görüşmek zorundayım.
I've just eaten breakfast.
rozpocznij naukę
Ben kahvaltıyı az önce yaptım.
I've lived in Kobe before.
rozpocznij naukę
Daha önce Kobe'de yaşadım.
I've lost a little weight.
rozpocznij naukę
Biraz kilo verdim.
I've lost weight recently.
rozpocznij naukę
Son zamanlarda kilo kaybettim.
I've made lots of friends.
rozpocznij naukę
Ben çok arkadaş yaptım.
I've made lots of friends.
rozpocznij naukę
Çok sayıda arkadaş yaptım.
I've met that girl before.
rozpocznij naukę
Daha önce o kızla karşılaştım.
I've met that girl before.
rozpocznij naukę
O kızı daha önce gördüm.
I've never been to Europe.
rozpocznij naukę
Avrupa'da hiç bulunmadım.
If only I could go skiing.
rozpocznij naukę
Keşke kayak yapmaya gidebilsem.
If you don't eat, you die.
rozpocznij naukę
Yemek yemezsen, ölürsün.
In a sense, you are right.
rozpocznij naukę
Bir bakıma, haklısın.
In a sense, you are wrong.
rozpocznij naukę
Bir bakıma, yanılıyorsun.
In case of fire, call 119.
rozpocznij naukę
Yangın durumunda, 119'u arayın.
In case of fire, call 119.
rozpocznij naukę
Yangın haline, 119'u ara.
Is anybody waiting on you?
rozpocznij naukę
Size hizmet eden biri var mı?
Is her hair naturally red?
rozpocznij naukę
Onun saçı doğal kırmızı mı?
Is Jimmy writing a letter?
rozpocznij naukę
Jimmy bir mektup yazıyor mu?
Is she staying at a hotel?
rozpocznij naukę
O bir otelde kalıyor mu?
Is the bank far from here?
rozpocznij naukę
Banka buradan uzak mı?
Is the flight on schedule?
rozpocznij naukę
Uçuş takvime uygun mu?
Is there a bank near here?
rozpocznij naukę
Buraya yakın bir banka var mı?
Is there a mall near here?
rozpocznij naukę
Buraya yakın bir alışveriş merkezi var mı?
Is this a pen or a pencil?
rozpocznij naukę
Bu bir dolma kalem mi yoksa bir kurşun kalem mi?
Is this all you have, sir?
rozpocznij naukę
Sahip olduğunuz her şey bu mudur, bayım?
Is this information right?
rozpocznij naukę
Bu bilgi doğru mu?
Is this the bus to Oxford?
rozpocznij naukę
Bu, Oxford'a giden otobüs mü?
It began raining just now.
rozpocznij naukę
Az önce yağmur yağmaya başladı.
It began snowing just now.
rozpocznij naukę
Az önce kar yağmaya başladı.
It can be used as a knife.
rozpocznij naukę
O bir bıçak olarak kullanılabilir.
It depends on the context.
rozpocznij naukę
Bu bağlama bağlıdır.
It depends on the context.
rozpocznij naukę
O, içeriğe bağlıdır.
It doesn't take very long.
rozpocznij naukę
Çok uzun sürmez.
It hardly ever rains here.
rozpocznij naukę
Burada neredeyse hiç yağmur yağmaz.
It has become much warmer.
rozpocznij naukę
Hava çok daha sıcak oldu.
It is a difficult problem.
rozpocznij naukę
O zor bir sorun.
It is a little cool today.
rozpocznij naukę
Bugün biraz serin.
It is both good and cheap.
rozpocznij naukę
O hem iyi hem de ucuz.
It is by no means certain.
rozpocznij naukę
O hiçbir şekilde kesin değil.
It is easy to add 5 to 10.
rozpocznij naukę
10'a 5 eklemek kolaydır.
It is easy to play tennis.
rozpocznij naukę
Tenis oynamak kolaydır.
It is good to be a winner.
rozpocznij naukę
Bir kazanan olmak iyidir.
It is impossible to do it.
rozpocznij naukę
Onu yapmak imkânsız.
It is likely to rain soon.
rozpocznij naukę
Muhtemelen yakında yağmur yağacak.
It is made partly of wood.
rozpocznij naukę
O kısmen ahşaptan yapılmıştır.
It is nice and warm today.
rozpocznij naukę
Bugün hava güzel ve sıcak.
It is no use trying again.
rozpocznij naukę
Tekrar denemenin faydası yok.
It is quiet here at night.
rozpocznij naukę
Geceleri burası sessizdir.
It is seven in London now.
rozpocznij naukę
Şimdi Londra'da saat yedi.
It is still light outside.
rozpocznij naukę
Dışarısı hala aydınlık.
It is threatening to rain.
rozpocznij naukę
Bu yağmur tehdit ediyor.
It is too early to get up.
rozpocznij naukę
Kalkmak için vakit çok erken.
It is too good to be true.
rozpocznij naukę
O, gerçek olamayacak kadar çok iyi.
It is you who is to blame.
rozpocznij naukę
Suçlanacak olan sensin.
It looks like it'll rain.
rozpocznij naukę
Yağmur yağacak gibi görünüyor.
It looks very good on you.
rozpocznij naukę
O üzerinde çok iyi duruyor.
It may or may not be true.
rozpocznij naukę
Doğru olabilir yada olmayabilir.
It rained hard last night.
rozpocznij naukę
Dün gece çok yağmur yağdı.
It seems that he is wrong.
rozpocznij naukę
O, hatalı gibi görünüyor.
It seems that she was ill.
rozpocznij naukę
O, hastaymış gibi görünüyor.
It seems very interesting.
rozpocznij naukę
O çok ilginç görünüyor.
It was a complete failure.
rozpocznij naukę
O tam bir fiyaskoydu.
It was a revelation to me.
rozpocznij naukę
O benim için bir ilhamdı.
It was a very cold winter.
rozpocznij naukę
Çok soğuk bir kıştı.
It was a wild goose chase.
rozpocznij naukę
O, vahşi bir kaz avıydı.
It was eighty meters long.
rozpocznij naukę
O, seksen metre uzunluğunda idi.
It was no laughing matter.
rozpocznij naukę
O gülecek bir şey değildi.
It was just a joke.
rozpocznij naukę
O sadece bir şakaydı.
It was nothing but a joke.
rozpocznij naukę
O, şakadan başka birşey değildi.
It was raining last night.
rozpocznij naukę
Dün gece yağmur yağıyordu.
It was really interesting.
rozpocznij naukę
O, gerçekten ilginçti.
It wasn't much of a party.
rozpocznij naukę
Büyük bir parti değildi.
It wasn't much of a storm.
rozpocznij naukę
Büyük bir fırtına değildi.
It will cool down tonight.
rozpocznij naukę
Hava bu gece soğuyacak.
It will cost you 45 cents.
rozpocznij naukę
Sana 45 sente mal olur.
It will stop raining soon.
rozpocznij naukę
Yakında yağmur duracaktır.
It would be better to try.
rozpocznij naukę
Denemek daha iyi olurdu.
It'll soon be six o'clock.
rozpocznij naukę
Yakında saat altı olacak.
It's a long way to Boston.
rozpocznij naukę
Boston'a giden uzun bir yoldur.
It's a nice day, isn't it?
rozpocznij naukę
Hoş bir gün, değil mi?
It's already nine o'clock.
rozpocznij naukę
Zaten saat 9:00.
It's an artificial flower.
rozpocznij naukę
O, yapay bir çiçektir.
It's bad luck to say that.
rozpocznij naukę
Onu söylemek uğursuzluk getirir.
It's for a friend of mine.
rozpocznij naukę
O, benim bir arkadaşım için.
It's my younger brother's.
rozpocznij naukę
O benim genç erkek kardeşimin.
It's nearly three o'clock.
rozpocznij naukę
Saat yaklaşık üç.
It's nice to be back home.
rozpocznij naukę
Tekrar evde olmak güzel.
It's nonsense to try that.
rozpocznij naukę
Ona uğraşmak anlamsız.
It's obvious that he lied.
rozpocznij naukę
Onun yalan söylediği açık.
It's quarter to eight now.
rozpocznij naukę
Sekize çeyrek var.
It's quarter to eight now.
rozpocznij naukę
Saat şimdi yedi kırk beş.
It's starting to cool off.
rozpocznij naukę
Hava serinlemeye başlıyor.
It's time to go to school.
rozpocznij naukę
Okula gitme zamanıdır.
It's too difficult for me.
rozpocznij naukę
Benim için çok zordur.
It's true that she's dead.
rozpocznij naukę
Onun öldüğü gerçektir.
It's warm today, isn't it?
rozpocznij naukę
Bugün sıcak, değil mi?
It's wonderful to be here.
rozpocznij naukę
Burada olmak harika.
Jack is one of my friends.
rozpocznij naukę
Jack arkadaşlarımdan biridir.
Jack resembles his father.
rozpocznij naukę
Jack, babasına benzer.
Jane comes from Australia.
rozpocznij naukę
Jane, Avustralya'dan geliyor.
Jane comes from Australia.
rozpocznij naukę
Jane Avustralyalı.
Jane prefers dogs to cats.
rozpocznij naukę
Jane, köpekleri kedilere tercih eder.
Jane was dressed as a man.
rozpocznij naukę
Jane, bir erkek gibi giymişti.
Jim goes to school by bus.
rozpocznij naukę
Jim okula otobüsle gider.
Jim got a job as a waiter.
rozpocznij naukę
Jim'in bir garson olarak bir işi var.
Jim had his camera stolen.
rozpocznij naukę
Jim kamerasını çaldırdı.
Jim is at work on his car.
rozpocznij naukę
Jim arabasının üzerinde çalışıyor.
John gave Mary some money.
rozpocznij naukę
John Mary'ye biraz para verdi.
John makes fun of his dog.
rozpocznij naukę
John köpeğiyle eğlenir.
Just imitate what he does.
rozpocznij naukę
Sadece onun yaptığını taklit et.
Kate is dressing her doll.
rozpocznij naukę
Kate oyuncak bebeğini giydiriyor.
Kate sympathized with him.
rozpocznij naukę
Kate onun acısını paylaştı.
Ken goes to school by bus.
rozpocznij naukę
Ken otobüsle okula gider.
Ken is busy now, isn't he?
rozpocznij naukę
Ken şu anda meşgul, değil mi?
Ken likes music very much.
rozpocznij naukę
Ken müziği çok sever.
Ken was running beside me.
rozpocznij naukę
Ken yanımda çalışıyordu.
Lay the book on the table.
rozpocznij naukę
Kitabı masaya bırak.
Leaves fall in the autumn.
rozpocznij naukę
Yapraklar son baharda düşer.
Lend me your book, please.
rozpocznij naukę
Bana lütfen kitabını ödünç ver.
Lend me your car tomorrow.
rozpocznij naukę
Arabanı yarın bana ödünç ver.
Let him use the telephone.
rozpocznij naukę
Telefonu kullansın.
Let me fix dinner for you.
rozpocznij naukę
Senin için akşam yemeği hazırlayayım.
Let me go in place of him.
rozpocznij naukę
Onun yerine gideyim.
Let me say this just once.
rozpocznij naukę
Bunu sadece bir kez daha söyleyeyim.
Let me tell you something.
rozpocznij naukę
Sana bir şey söyleyeyim.
Let me think for a minute.
rozpocznij naukę
Bir dakika düşüneyim.
Let's begin with Lesson 3.
rozpocznij naukę
3. ders ile başlayalım.
Let's clear out the attic.
rozpocznij naukę
Tavan arasını temizleyelim.
Let's discuss the problem.
rozpocznij naukę
Sorunu tartışalım.
Let's drop in for a drink.
rozpocznij naukę
Bir içki için uğrayalım.
Let's eat in this evening.
rozpocznij naukę
Bu akşam evde yiyelim.
Let's get out of the taxi.
rozpocznij naukę
Taksiden inelim.
Let's get the party going.
rozpocznij naukę
Partiye devam edelim.
Let's keep an eye on this.
rozpocznij naukę
Buna göz kulak olalım.
Let's meet at one o'clock.
rozpocznij naukę
Saat birde buluşalım.
Let's not go into details.
rozpocznij naukę
Ayrıntıya girmeyelim.
Let's run to the bus stop.
rozpocznij naukę
Otobüs durağına kadar koşalım.
Let's send for the doctor.
rozpocznij naukę
Doktor getirtelim.
Let's stop here for today.
rozpocznij naukę
Bugün burada duralım.
Let's take a picture here.
rozpocznij naukę
Burada bir resim çekelim.
Let's take the 4:10 train.
rozpocznij naukę
4:10 trenine binelim.
Little remains to be done.
rozpocznij naukę
Yapılacak az şey var.
Look at that handsome boy.
rozpocznij naukę
Şu yakışıklı çocuğa bak.
Look at this Japanese car.
rozpocznij naukę
Bu Japon arabasına bak.
Lucy likes playing tennis.
rozpocznij naukę
Lucy tenis oynamayı seviyor.
Lucy likes playing tennis.
rozpocznij naukę
Lucy tenis oynamayı sever.
Lucy sometimes visits May.
rozpocznij naukę
Lucy bazen Mary'yi ziyaret eder.
Lucy sometimes visits May.
rozpocznij naukę
Lucy bazen May'i ziyaret eder.
Make room for the baggage.
rozpocznij naukę
Bağaj için yer açın.
Make yourself comfortable.
rozpocznij naukę
Rahatına bak.
Make yourself presentable.
rozpocznij naukę
Kendinizi prezentabl yapın.
Many of them carried guns.
rozpocznij naukę
Onların birçoğu silah taşıyordu.
Many problems awaited him.
rozpocznij naukę
Birçok problemler onu bekliyordu.
Mari and Maki are sisters.
rozpocznij naukę
Mari ve Maki kızkardeştirler.
Mary and Jane are cousins.
rozpocznij naukę
Mary ve Jane kuzendir.
Mary and Jane are cousins.
rozpocznij naukę
Mary ve Jane kuzenlerdir.
Mary is as tall as Tom is.
rozpocznij naukę
Mary Tom kadar uzundur.
Mary is Tom's grandmother.
rozpocznij naukę
Mary Tom'un büyükannesidir.
Mary likes milk very much.
rozpocznij naukę
Mary sütü çok seviyor.
Mary likes milk very much.
rozpocznij naukę
Mary sütü çok sever.
Mary told John the secret.
rozpocznij naukę
Mary John'a sırrı söyledi.
Mary took maternity leave.
rozpocznij naukę
Mary hamilelik izni aldı.
Mary wants to buy a dress.
rozpocznij naukę
Mary bir elbise satın almak istiyor.
Mary's husband abused her.
rozpocznij naukę
Mary'nin kocası onu suistimal etti.
Masaru gets married today.
rozpocznij naukę
Masaru bugün evlenir.
May I have a bus schedule?
rozpocznij naukę
Bir otobüs tarifesi alabilir miyim?
May I leave this with you?
rozpocznij naukę
Bunu sizinle bırakabilir miyim?
May I share your umbrella?
rozpocznij naukę
Şemsiyeni paylaşabilir miyim?
May I try this sweater on?
rozpocznij naukę
Bu kazağı deneyebilir miyim?
May I use the shoe polish?
rozpocznij naukę
Ayakkabı cilasını kullanabilir miyim?
May I use your dictionary?
rozpocznij naukę
Sözlüğünü kullanabilir miyim?
Mayuko can ride a bicycle.
rozpocznij naukę
Mayuko bir bisiklet sürebilir.
Mayuko can ride a bicycle.
rozpocznij naukę
Mayuko bisiklete binebilir.
Mayuko jumped up in alarm.
rozpocznij naukę
Mayuko alarmda ayağa fırladı.
McClellan decided to wait.
rozpocznij naukę
McClellan beklemeye karar verdi.
Mike speaks good Japanese.
rozpocznij naukę
Mike Japonca'yı iyi konuşuyor.
Mike speaks good Japanese.
rozpocznij naukę
Mike iyi Japonca konuşur.
Mike speaks good Japanese.
rozpocznij naukę
Mike Japoncayı iyi konuşur.
Mike walked up to the boy.
rozpocznij naukę
Mike çocuğa doğru yanaştı.
Miss Kanda runs very fast.
rozpocznij naukę
Miss Kanda çok hızlı koşar.
Monday comes after Sunday.
rozpocznij naukę
Pazardan sonra Pazartesi gelir.
Money can't buy happiness.
rozpocznij naukę
Para mutluluğu satın alamaz.
Most students like sports.
rozpocznij naukę
Öğrencilerin çoğu sporları sever.
Most women enjoy shopping.
rozpocznij naukę
Birçok kadın alışverişi sever.
Murder is against the law.
rozpocznij naukę
Cinayet yasalara aykırı.
My apartment is near here.
rozpocznij naukę
Benim apartman dairem buraya yakın.
My aunt lives in New York.
rozpocznij naukę
Teyzem New York'ta yaşıyor.
My brother is an engineer.
rozpocznij naukę
Erkek kardeşim bir mühendistir.
My brother is out of work.
rozpocznij naukę
Kardeşim işsizdir.
My brother lives in Tokyo.
rozpocznij naukę
Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
My brother lives in Tokyo.
rozpocznij naukę
Kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
My brother uses this bike.
rozpocznij naukę
Erkek kardeşim bu bisikleti kullanır.
My business is prospering.
rozpocznij naukę
Benim iş başarılı.
My business is prospering.
rozpocznij naukę
İşim iyi gidiyor.
My car burns a lot of gas.
rozpocznij naukę
Arabam çok benzin yakar.
My car is being fixed now.
rozpocznij naukę
Arabam şimdi tamir ediliyor.
My cough is getting worse.
rozpocznij naukę
Benim öksürük kötüleşiyor.
My daughter wants a piano.
rozpocznij naukę
Kızım piano istiyor.
My father gave up smoking.
rozpocznij naukę
Babam sigara içmeyi bıraktı.
My father helped me study.
rozpocznij naukę
Babam çalışmama yardımcı oldu.
My father is a bank clerk.
rozpocznij naukę
Babam bir banka memuru.
My father is getting bald.
rozpocznij naukę
Babam kelleşiyor.
My father loves my mother.
rozpocznij naukę
Babam annemi seviyor.
My father manages a store.
rozpocznij naukę
Babam bir mağaza yönetir.
My father may be sleeping.
rozpocznij naukę
Babam uyuyor olabilir.
My father swims very well.
rozpocznij naukę
Babam çok iyi yüzer.
My father was in the navy.
rozpocznij naukę
Babam donanmada idi.
My headache is gone.
rozpocznij naukę
Baş ağrım geçti.
My home is in the country.
rozpocznij naukę
Evim kırsal alanda.
My house has a small yard.
rozpocznij naukę
Evimin küçük bir avlusu var.
My house is fully insured.
rozpocznij naukę
Evim tam sigortalıdır.
My job is dull and boring.
rozpocznij naukę
Benim görevim donuk ve sıkıcı.
My mother tasted the milk.
rozpocznij naukę
Annem sütü tattı.
My mother tasted the milk.
rozpocznij naukę
Annem sütün tadına baktı.
My pet cat died yesterday.
rozpocznij naukę
Benim evcil kedim dün öldü.
My right foot is sleeping.
rozpocznij naukę
Sağ ayağım uyuşuyor.
My room has three windows.
rozpocznij naukę
Odamda üç pencere vardır.
My studies are going okay.
rozpocznij naukę
Benim çalışmalar tamam olacak.
My uncle can speak German.
rozpocznij naukę
Amcam almanca konuşabilir.
My uncle gave me a camera.
rozpocznij naukę
Amcam bana bir kamera verdi.
My watch is very accurate.
rozpocznij naukę
Saatim çok doğru.
My weight is 58 kilograms.
rozpocznij naukę
Benim ağırlığım 58 kilodur.
My wife is a good manager.
rozpocznij naukę
Eşim iyi bir yöneticidir.
My wife really hates cats.
rozpocznij naukę
Karım gerçekten kedilerden nefret ediyor.
My wife's trying to sleep.
rozpocznij naukę
Karım uyumaya çalışıyor.
Nancy doesn't play tennis.
rozpocznij naukę
Nancy tenis oynamaz.
Nancy enjoys indoor games.
rozpocznij naukę
Nancy kapalı yer oyunlarından hoşlanır.
Naoko is good at swimming.
rozpocznij naukę
Naoko yüzmede iyidir.
Never keep a lady waiting.
rozpocznij naukę
Asla bir bayanı bekletme.
Never speak ill of others.
rozpocznij naukę
Başkalarının hakkında asla kötü konuşma.
Never tell me a lie again.
rozpocznij naukę
Bana asla tekrar yalan söyleme.
No one believed his story.
rozpocznij naukę
Hiç kimse onun hikayesine inanmadı.
No one could buy anything.
rozpocznij naukę
Hiç kimse bir şey satın alamadı.
No one opposed the choice.
rozpocznij naukę
Hiç kimse seçime karşı çıkmadı.
No one took notice of him.
rozpocznij naukę
Kimse onu farketmedi.
Nobody has ever loved him.
rozpocznij naukę
Hiç kimse onu sevmedi.
Nobody would listen to me.
rozpocznij naukę
Kimse beni dinlemezdi.
None of the money is mine.
rozpocznij naukę
Paranın hiçbirisi benim değil.
None of us have succeeded.
rozpocznij naukę
Hiçbirimiz başarmadık.
Not all of them are happy.
rozpocznij naukę
Onların hepsi mutlu değil.
No taxi stopped.
rozpocznij naukę
Bir taksi bile durmadı.
Nothing is worse than war.
rozpocznij naukę
Hiçbir şey savaştan daha kötü değildir.
Nothing really stands out.
rozpocznij naukę
Gerçekten bir şey göze çarpmıyor.
Obviously, he is to blame.
rozpocznij naukę
Açıkçası, o suçlanacak.
Oh no! I forgot my wallet.
rozpocznij naukę
Oh hayır! Cüzdanımı unuttum.
One lump of sugar, please.
rozpocznij naukę
Bir küp şeker, lütfen.
One of my bags is missing.
rozpocznij naukę
Benim çantalardan biri eksik.
One of us will have to go.
rozpocznij naukę
Bizden biri gitmek zorunda kalacak.
Open the window, will you?
rozpocznij naukę
Pencereyi aç, lütfen.
Our cat is in the kitchen.
rozpocznij naukę
Bizim kedimiz mutfaktadır.
Our fence is made of iron.
rozpocznij naukę
Bizim çit demirden yapılmıştır.
Our hotel faces the coast.
rozpocznij naukę
Otelimiz kıyıya bakar.
Our house faces the beach.
rozpocznij naukę
Evimiz sahile bakar.
Our rocket is being built.
rozpocznij naukę
Bizim roket yapılıyor.
Our teacher seldom laughs.
rozpocznij naukę
Öğretmenimiz nadiren güler.
Our train arrived on time.
rozpocznij naukę
Tren zamanında vardı.
Oysters are in season now.
rozpocznij naukę
Şu an istiridye mevsimi.
Paper catches fire easily.
rozpocznij naukę
Kağıt kolaylıkla tutuşur.
Pardon me for coming late.
rozpocznij naukę
Geç kaldığım için bağışlayın.
Part of his story is true.
rozpocznij naukę
Onun hikayesinin bir kısmı doğrudur.
Part of the story is true.
rozpocznij naukę
Hikayenin bir bölümü doğrudur.
People can't live forever.
rozpocznij naukę
İnsanlar sürekli yaşayamazlar.
People laughed at the boy.
rozpocznij naukę
İnsanlar çocuğa güldü.
People liked Jimmy Carter.
rozpocznij naukę
İnsanlar Jimmy Carter'i sevdiler.
Pizza is my favorite food.
rozpocznij naukę
Pizza benim en sevdiğim yiyecek.
Plain white paper will do.
rozpocznij naukę
Sadece beyaz kağıt yeterli.
Playing basketball is fun.
rozpocznij naukę
Basketbol oynamak eğlencelidir.
Playing golf is great fun.
rozpocznij naukę
Golf oynamak çok eğlenceli.
Playing the guitar is fun.
rozpocznij naukę
Gitar çalmak eğlencelidir.
Please add up the numbers.
rozpocznij naukę
Lütfen sayıları toplayınız.
Please answer my question.
rozpocznij naukę
Lütfen sorumu cevapla.
Please ask him to call me.
rozpocznij naukę
Lütfen ona beni aramasını rica edin.
Please boil an egg for me.
rozpocznij naukę
Lütfen benim için bir yumurta kaynatın.
Please bring him his beer.
rozpocznij naukę
Lütfen ona birasını getir.
Please come to pick me up.
rozpocznij naukę
Lütfen arabayla beni almaya gel.
Please come to talk to me.
rozpocznij naukę
Lütfen benimle konuşmaya gel.
Please contact me by mail.
rozpocznij naukę
Lütfen benimle posta yoluyla irtibata geçiniz.
Please don't walk so fast.
rozpocznij naukę
Lütfen çok hızlı yürüme.
Please drop by and see me.
rozpocznij naukę
Lütfen beni görmek için geçerken uğra.
Please fill out this form.
rozpocznij naukę
Lütfen bu formu doldurun.
Please give me an ashtray.
rozpocznij naukę
Lütfen bana bir küllük verin.
Please give me some water.
rozpocznij naukę
Lütfen bana biraz su getir.
Please keep this a secret.
rozpocznij naukę
Lütfen bunu bir sır olarak sakla.
Please lend me your knife.
rozpocznij naukę
Lütfen bana bıçağını ödünç ver.
Please let me speak first.
rozpocznij naukę
Lütfen önce ben konuşayım.
Please pass me the butter.
rozpocznij naukę
Lütfen tereyağını bana uzat.
Please pass me the pepper.
rozpocznij naukę
Lütfen biberi bana uzat.
Please say it more loudly.
rozpocznij naukę
Lütfen onu daha yüksek sesle söyle.
Please take me to my seat.
rozpocznij naukę
Lütfen beni koltuğuma götür.
Please tell me when to go.
rozpocznij naukę
Lütfen bana ne zaman gideceğimi söyle.
Please turn off the light.
rozpocznij naukę
Lütfen ışığı kapat.
Promise me you'll be good.
rozpocznij naukę
Bana iyi olacağına söz ver.
Put in a good word for me.
rozpocznij naukę
Benim için iyi bir şey söyle.
Put the money in the bank.
rozpocznij naukę
Parayı bankaya yatırın.
Put your affairs in order.
rozpocznij naukę
İşlerini sıraya koy.
Put your coat on a hanger.
rozpocznij naukę
Paltonu askıya as.
Rats leave a sinking ship.
rozpocznij naukę
Fareler batan gemiyi terkederler.
Read it once more, please.
rozpocznij naukę
Onu bir kez daha okuyun, lütfen.
Read the bottom of the page.
rozpocznij naukę
Bir sayfanın alt kısmını okuyun.
Ready or not, here I come.
rozpocznij naukę
Hazır ya da değil, işte geliyorum.
Roll up your right sleeve.
rozpocznij naukę
Sağ elbise kolunu yukarı çek.
Sales are down this month.
rozpocznij naukę
Bu ay satışlar düşük.
Say hello to your friends.
rozpocznij naukę
Arkadaşlarına selam söyle.
School begins at 8:10 a.m.
rozpocznij naukę
Okul saat 8:10 a. m de başlar.
School begins at 8:30 a.m.
rozpocznij naukę
Okul sabah 8:30 da başlar.
School starts next Monday.
rozpocznij naukę
Gelecek Pazartesi okul başlar.
Second semester has ended.
rozpocznij naukę
İkinci dönem bitti.
Send for a doctor at once.
rozpocznij naukę
Derhal bir doktor getirt.
She advised him not to go.
rozpocznij naukę
Ona gitmemesini tavsiye et.
She always gets up at six.
rozpocznij naukę
O, her zaman altıda kalkar.
She always keeps her word.
rozpocznij naukę
O, her zaman sözünü tutar.
She arrived late as usual.
rozpocznij naukę
O her zamanki gibi geç geldi.
She asked about my school.
rozpocznij naukę
O, okulum hakkında soru sordu.
She became a great artist.
rozpocznij naukę
O büyük bir sanatçı oldu.
She bought him some candy.
rozpocznij naukę
Ona biraz şeker aldı.
She bought me a nice coat.
rozpocznij naukę
O, bana güzel bir ceket satın aldı.
She bought two dozen eggs.
rozpocznij naukę
O, iki düzine yumurta satın aldı.
She brushed away the dust.
rozpocznij naukę
O tozu sildi.
She calls him every night.
rozpocznij naukę
O onu hergece arar.
She came down with a cold.
rozpocznij naukę
O, soğuk algınlığı yüzünden çöktü.
She can't do without milk.
rozpocznij naukę
O süt olmadan yapamaz.
She comes from California.
rozpocznij naukę
O, Kaliforniya'lıdır.
She could pass for twenty.
rozpocznij naukę
O yirmi olarak kabul edildi.
She denied having met him.
rozpocznij naukę
O, onunla buluştuğunu inkar etti.
She did it all by herself.
rozpocznij naukę
O, onun hepsini kendi yaptı.
She did it in her own way.
rozpocznij naukę
O, onu kendi tarzıyla yaptı.
She did not marry the man.
rozpocznij naukę
O, adamla evlenmedi.
She did not read the book.
rozpocznij naukę
O, kitabı okumadı.
She didn't come after all.
rozpocznij naukę
Düşünülenin aksine o gelmedi.
She died in a plane crash.
rozpocznij naukę
O bir uçak kazasında öldü.
She doesn't listen to him.
rozpocznij naukę
O onu dinlemez.
She doesn't live with him.
rozpocznij naukę
O onunla birlikte yaşamaz.
She dropped out of school.
rozpocznij naukę
O, okuldan kaydını sildirdi.
She fell in love with him.
rozpocznij naukę
O, ona aşık oldu.
She felt happy to see him.
rozpocznij naukę
Onu gördüğüne mutlu oldu.
She gave me a pretty doll.
rozpocznij naukę
O bana güzel bir oyuncak bebek verdi.
She gave me plenty to eat.
rozpocznij naukę
O bana yemek için çok şey verdi.
She gave me several books.
rozpocznij naukę
O bana birkaç kitap verdi.
She gave them some apples.
rozpocznij naukę
O onlara birkaç elma verdi.
She got married last year.
rozpocznij naukę
O, geçen yıl evlendi.
She graduated with honors.
rozpocznij naukę
O pekiyi derece ile mezun oldu.
She had a happy childhood.
rozpocznij naukę
Onun mutlu bir çocukluğu vardı.
She had no one to turn to.
rozpocznij naukę
Onun dönecek kimsesi yoktu.
She handed him his jacket.
rozpocznij naukę
O, ona ceketini verdi.
She has a beautiful voice.
rozpocznij naukę
Onun güzel bir sesi var.
She has a small black dog.
rozpocznij naukę
Onun küçük siyah bir köpeği var.
She has about 2,000 books.
rozpocznij naukę
O yaklaşık olarak 2,000 kitaba sahiptir.
She has an eye for beauty.
rozpocznij naukę
O, güzellikten anlar.
She has done her homework.
rozpocznij naukę
O, ev ödevini bitirdi.
She has never gone abroad.
rozpocznij naukę
O, asla yurt dışına gitmedi.
She has never visited him.
rozpocznij naukę
O asla onu ziyaret etmedi.
She has no one to turn to.
rozpocznij naukę
Onun gidecek kimsesi yok.
She has not turned up yet.
rozpocznij naukę
O henüz dönmedi.
She has very good manners.
rozpocznij naukę
Onun çok iyi davranışları vardır.
She hit him with a hammer.
rozpocznij naukę
O, ona bir çekiçle vurdu.
She is a college graduate.
rozpocznij naukę
O bir üniversite mezunudur.
She is a really nice girl.
rozpocznij naukę
O gerçekten iyi bir kız.
She is a very clever liar.
rozpocznij naukę
O çok akıllı bir yalancıdır.
She is a very nice person.
rozpocznij naukę
O, çok hoş biridir.
She is a very poor driver.
rozpocznij naukę
O, çok kötü bir sürücü.
She is afraid of the dark.
rozpocznij naukę
O, karanlıktan korkar.
She is after a better job.
rozpocznij naukę
O, daha iyi bir işin peşinde.
She is amusing to be with.
rozpocznij naukę
Onunla olmak eğlenceli.
She is bound to come here.
rozpocznij naukę
O buraya gelmek zorunda.
She is busy with her work.
rozpocznij naukę
O, işiyle meşgul.
She is by no means stupid.
rozpocznij naukę
O, hiçbir şekilde aptal değildir.
She is clearly over forty.
rozpocznij naukę
O, açıkça kırkın üzerinde.
She is famous as a singer.
rozpocznij naukę
O bir şarkıcı olarak ünlüdür.
She is far from beautiful.
rozpocznij naukę
O, güzel olmaktan çok uzak.
She is guilty of stealing.
rozpocznij naukę
O, çalmaktan suçludur.
She is her old self again.
rozpocznij naukę
O tekrar eskisi gibi.
She is in bed with a cold.
rozpocznij naukę
O, soğuk algınlığı yüzünden yatakta.
She is interested in jazz.
rozpocznij naukę
O jaza ilgi duyuyor.
She is kind to old people.
rozpocznij naukę
O, yaşlı insanlara karşı naziktir.
She is learning the piano.
rozpocznij naukę
O, piyanoyu öğreniyor.
She is loved by everybody.
rozpocznij naukę
O, herkes tarafından sevilir.
She is no ordinary singer.
rozpocznij naukę
O sıradan bir şarkıcı değildir.
She is opening the window.
rozpocznij naukę
O pencereyi açıyor.
She kept crying all night.
rozpocznij naukę
O, bütün gece ağlamaya devam etti.
She knows her limitations.
rozpocznij naukę
O, kendi sınırlarını bilir.
She left on Christmas Day.
rozpocznij naukę
O, Noel Günü ayrıldı.
She left with her friends.
rozpocznij naukę
O, arkadaşları ile birlikte ayrıldı.
She likes music very much.
rozpocznij naukę
Müziği çok severim.
She lived an unhappy life.
rozpocznij naukę
O, mutsuz bir hayat yaşadı.
She lived an unhappy life.
rozpocznij naukę
O mutsuz bir hayat yaşadı.
She lived next door to us.
rozpocznij naukę
O bizim bitişikte yaşadı.
She lived there for years.
rozpocznij naukę
O, yıllarca orada yaşadı.
She lives in a large house.
rozpocznij naukę
O, büyük bir evde yaşıyor.
She lives next door to us.
rozpocznij naukę
O bizim bitişiğimizde yaşıyor.
She looked after her baby.
rozpocznij naukę
O, bebeğiyle ilgilendi.
She looked at him angrily.
rozpocznij naukę
O, ona öfkeyle baktı.
She looked at the picture.
rozpocznij naukę
O resme baktı.
She looks like her mother.
rozpocznij naukę
O, annesine benziyor.
She made her mother happy.
rozpocznij naukę
O, annesini mutlu etti.
She married her classmate.
rozpocznij naukę
O, sınıf arkadaşı ile evlendi.
She married him last year.
rozpocznij naukę
O, onunla geçen yıl evlendi
She met him for breakfast.
rozpocznij naukę
O, kahvaltı için onunla buluştu.
She met him only recently.
rozpocznij naukę
O, onunla sadece son zamanlarda görüştü.
She must be angry with me.
rozpocznij naukę
O bana kızgın olmalı.
She must be on cloud nine.
rozpocznij naukę
O çok mutlu olmalı.
She often calls him names.
rozpocznij naukę
O, ona sık sık ağzına geleni söyler.
She owns a very big house.
rozpocznij naukę
O, çok büyük bir eve sahiptir.
She painted the wall pink.
rozpocznij naukę
O, duvarı pembe boyadı.
She pressured him to quit.
rozpocznij naukę
O ona istifa etmesi için baskı yaptı.
She promised to marry him.
rozpocznij naukę
O onunla evlenmek için söz verdi.
She put her room in order.
rozpocznij naukę
O, odasını düzenledi.
She put him under a spell.
rozpocznij naukę
O, ona bir büyü yaptı.
She put sheets on her bed.
rozpocznij naukę
O çarşafları yatağın üzerine koydu.
She refused my invitation.
rozpocznij naukę
O benim davetimi reddetti.
She refused to go with me.
rozpocznij naukę
Benimle gitmeyi reddetti.
She runs faster than I do.
rozpocznij naukę
O, benden daha hızlı koşar.
She said something to him.
rozpocznij naukę
O ona birşey söyledi.
She said that she was ill.
rozpocznij naukę
O, hasta olduğunu söyledi.
She seldom eats breakfast.
rozpocznij naukę
O, nadiren kahvaltı yapar.
She sent me a long letter.
rozpocznij naukę
O, bana uzun bir mektup gönderdi.
She served us a good meal.
rozpocznij naukę
O bize güzel bir yemek servisi yaptı.
She shot him with a rifle.
rozpocznij naukę
O onu bir tüfekle vurdu.
She showed him my picture.
rozpocznij naukę
O ona benim resmimi gösterdi.
She showers every morning.
rozpocznij naukę
O her sabah duş alır.
She swam across the river.
rozpocznij naukę
O, nehri yüzerek geçti.
She taught me how to swim.
rozpocznij naukę
O, bana nasıl yüzeceğimi öğretti.
She testified against him.
rozpocznij naukę
O, onun aleyhine tanıklık etti.
She tied him to the chair.
rozpocznij naukę
O onu sandalyeye bağladı.
She told him not to worry.
rozpocznij naukę
O ona üzülmemesini söyledi.
She took him to the store.
rozpocznij naukę
O onu mağazaya götürdü.
She traveled around Japan.
rozpocznij naukę
O, Japonya'da dolaştı.
She treated him very well.
rozpocznij naukę
O ona çok iyi davrandı.
She turned around quickly.
rozpocznij naukę
O hızla arkaya döndü.
She turned down the radio.
rozpocznij naukę
O, radyonun sesini kıstı.
She turned her back to me.
rozpocznij naukę
O, bana arkasını döndü.
She turned off the lights.
rozpocznij naukę
O, ışıkları kapattı.
She turned pale with fear.
rozpocznij naukę
Onun korkudan benzi sarardı.
She used to live near him.
rozpocznij naukę
O onun yakınında yaşardı.
She used to live with him.
rozpocznij naukę
O onunla yaşardı.
She usually gets up early.
rozpocznij naukę
O genellikle erken kalkar.
She visited him in Boston.
rozpocznij naukę
O Boston'da onu ziyaret etti.
She walked very carefully.
rozpocznij naukę
O çok dikkatli bir şekilde yürüdü.
She was a medical student.
rozpocznij naukę
O bir tıp öğrencisiydi.
She was a track star once.
rozpocznij naukę
O, bir zamanlar spor yıldızıydı.
She was afraid of the dog.
rozpocznij naukę
O, köpekten korkuyordu.
She was born in the 1950s.
rozpocznij naukę
O, 1950 lerde doğdu.
She was brought up by him.
rozpocznij naukę
O onun tarafından yetiştirildi.
She was crying last night.
rozpocznij naukę
O, dün gece ağlıyordu.
She was forced to confess.
rozpocznij naukę
O, itiraf etmek için zorlandı.
She was going up a ladder.
rozpocznij naukę
O bir merdivene çıkıyordu.
She was humiliated by him.
rozpocznij naukę
O, onun tarafından aşağılandı.
She was injured in a fall.
rozpocznij naukę
O, bir düşmede yaralandı.
She was ironing her dress.
rozpocznij naukę
O, elbisesini ütülüyordu.
She was now out of danger.
rozpocznij naukę
O şimdi tehlikeyi atlattı.
She was out when I called.
rozpocznij naukę
Ben aradığımda o dışardaydı.
She was run over by a car.
rozpocznij naukę
O bir araba tarafından ezildi.
She was there all morning.
rozpocznij naukę
O, bütün sabah oradaydı.
She was wearing a new hat.
rozpocznij naukę
O yeni bir şapka giyiyordu.
She wears a lot of makeup.
rozpocznij naukę
O, çok makyaj yapar.
She went there by herself.
rozpocznij naukę
O, oraya yalnız gitti.
She will make a good wife.
rozpocznij naukę
o, iyi bir eş olacak.
She wouldn't speak to him.
rozpocznij naukę
O onunla konuşmazdı.
She's an outspoken person.
rozpocznij naukę
O açık sözlü bir kişi.
She's got the best grades.
rozpocznij naukę
O en iyi derecelere sahiptir.
She's in the hospital now.
rozpocznij naukę
O, şimdi hastanededir.
Shinko's brother is eight.
rozpocznij naukę
Shinko'nun erkek kardeşi sekiz yaşındadır.
Should we change the flag?
rozpocznij naukę
Bayrağı değiştirmeli miyiz?
Show me the way, will you?
rozpocznij naukę
Bana yolu gösterin, ne dersiniz?
Smog causes plants to die.
rozpocznij naukę
Kirli hava bitkilerin ölmesine sebep olur.
Snow fell in large flakes.
rozpocznij naukę
Lapa lapa kar yağdı.
Some people go after fame.
rozpocznij naukę
Bazı insanlar şöhretin peşinden gider.
Some people hate to argue.
rozpocznij naukę
Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
Some people hate to argue.
rozpocznij naukę
Bazı insanlar tartışmaktan nefret ederler.
Some snakes are poisonous.
rozpocznij naukę
Bazı yılanlar zehirlidir.
Somebody has left his hat.
rozpocznij naukę
Biri şapkasını bıraktı.
Somebody took away my bag.
rozpocznij naukę
Biri çantamı aldı götürdü.
Someone asked about Texas.
rozpocznij naukę
Birisi Texsas hakkında soru sordu.
Someone stole my passport.
rozpocznij naukę
Birisi pasaportumu çaldı.
Spain approved the treaty.
rozpocznij naukę
İspanya antlaşmayı onayladı.
Speeding causes accidents.
rozpocznij naukę
Hız yapma kazalara neden olur.
It's boring to stay at home.
rozpocznij naukę
Evde kalmak sıkıcıdır.
Susie's hair is very long.
rozpocznij naukę
Susie'nin saçı çok uzun.
Swimming is good exercise.
rozpocznij naukę
Yüzme iyi egzersizdir.
Take a breath and hold it.
rozpocznij naukę
Bir nefes alın ve onu tutun.
Take the pan off the fire.
rozpocznij naukę
Tavayı ateşten alın.
Take the road on the left.
rozpocznij naukę
Yolun solunda gidin.
Take three steps and jump.
rozpocznij naukę
Üç adım at ve atla.
Taro Ito was found guilty.
rozpocznij naukę
Taro Ito suçlu bulundu.
Tell me what your name is.
rozpocznij naukę
Bana adının ne olduğunu söyle.
Tell me whose hat this is.
rozpocznij naukę
Bunun kimin şapkası olduğunu bana söyle.
Tell me why he was absent.
rozpocznij naukę
Bana onun niçin yok olduğunu söyle.
Thank you for inviting me.
rozpocznij naukę
Beni davet ettiğiniz için size teşekkür ederim.
Thank you for not smoking.
rozpocznij naukę
Sigara içmediğin için teşekkür ederim.
Thank you for the present.
rozpocznij naukę
Hediye için teşekkür ederim.
Thank you for your advice.
rozpocznij naukę
Tavsiyen için teşekkür ederim.
Thank you for your letter.
rozpocznij naukę
Mektubun için teşekkür ederim.
Thank you very, very much!
rozpocznij naukę
Sana çok, çok teşekkür ederim!
That big one is also mine.
rozpocznij naukę
O büyük olan da benimki.
That book was interesting.
rozpocznij naukę
O kitap ilginçti.
That car is a real beauty.
rozpocznij naukę
O araba gerçek bir güzelliktir.
That chimney is very high.
rozpocznij naukę
O baca çok yüksek.
That didn't really happen.
rozpocznij naukę
O, gerçekten olmadı.
That dog has a short tail.
rozpocznij naukę
O köpeğin kısa bir kuyruğu var.
That fact can't be denied.
rozpocznij naukę
O gerçek inkar edilemez.
That girl's eyes are blue.
rozpocznij naukę
Şu kızın gözleri mavi.
That house belongs to him.
rozpocznij naukę
O ev ona aittir.
That is a trivial problem.
rozpocznij naukę
O önemsiz bir sorundur.
That is rather unexpected.
rozpocznij naukę
O, oldukça beklenmeyen bir durumdur.
That might have been true.
rozpocznij naukę
O, gerçek olabilirdi.
That pasture is ten acres.
rozpocznij naukę
O mera on dönümdür.
That red dress suited her.
rozpocznij naukę
O kırmızı elbise ona uydu.
That sounds very tempting.
rozpocznij naukę
O çok ayartıcı görünüyor.
That street is very noisy.
rozpocznij naukę
O cadde çok gürültülü.
That was a delicious meal.
rozpocznij naukę
O lezzetli bir yemekti.
That'll put you in danger.
rozpocznij naukę
O, seni tehlikeye atar.
That's a pretty good idea.
rozpocznij naukę
O oldukça iyi bir fikir.
That's just what I wanted.
rozpocznij naukę
O tam benim istediğim.
That's the absolute truth.
rozpocznij naukę
O, mutlak gerçektir.
The Allies wasted no time.
rozpocznij naukę
Müttefikler hiç bir zaman boşa zaman harcamadı.
The answers are all right.
rozpocznij naukę
Cevaplar tamam.
The baby doesn't walk yet.
rozpocznij naukę
Bebek henüz yürümüyor.
The baby opened his mouth.
rozpocznij naukę
Bebek ağzını açtı.
The baby wants its mother.
rozpocznij naukę
Bebek annesini istiyor.
The baby was sound asleep.
rozpocznij naukę
Bebek uykuya daldı.
The bad smell sickened me.
rozpocznij naukę
Kötü koku beni rahatsız etti.
The bell has not rung yet.
rozpocznij naukę
Zil henüz çalmadı.
The bill came to over $25.
rozpocznij naukę
Hesap 25 dolardan fazla geldi.
The bird spread its wings.
rozpocznij naukę
Kuş kanatlarını açıyor.
The book is about the law.
rozpocznij naukę
Kitap hukuk hakkında.
The bookshelf is built in.
rozpocznij naukę
Kitaplık gömmedir.
The boy has good reflexes.
rozpocznij naukę
Çocuğun iyi refleksleri var.
The boy screamed for help.
rozpocznij naukę
Çocuk yardım için bağırdı.
The bread is old and hard.
rozpocznij naukę
Ekmek bayat ve sert.
The bus was heading north.
rozpocznij naukę
Otobüs kuzeye gidiyordu.
The cars collided head on.
rozpocznij naukę
Arabalar kafa kafaya çarpıştı.
The cat scratched my hand.
rozpocznij naukę
Kedi elimi tırmaladı.
The changes were not made.
rozpocznij naukę
Değişiklikler yapılmadı.
The child painted flowers.
rozpocznij naukę
Çocuk çiçekleri boyadı.
The chili burnt my tongue.
rozpocznij naukę
Kırmızı biber dilimi yaktı.
The concert was a success.
rozpocznij naukę
Konser bir başarı idi.
The Congress had no money.
rozpocznij naukę
Kongre'nin parası yoktu.
The cook broiled the meat.
rozpocznij naukę
Aşçı eti ızgarada pişirdi.
The cows are eating grass.
rozpocznij naukę
İnekler ot yiyorlar.
The crow spread his wings.
rozpocznij naukę
Karga kanatlarını açtı.
The deer ran for its life.
rozpocznij naukę
Geyik, yaşamı için kaçtı.
The doctor gave it to her.
rozpocznij naukę
Doktor onu ona verdi.
The dog ran after the cat.
rozpocznij naukę
Köpek kediyi kovaladı.
The dog ran around a tree.
rozpocznij naukę
Köpek bir ağacın etrafında koştu.
The dog was out of breath.
rozpocznij naukę
Köpek nefes nefese kalmıştı.
The doll lay on the floor.
rozpocznij naukę
Bebek yerde yatıyordu.
The economy is picking up.
rozpocznij naukę
Ekonomi gelişiyor.
The engine wouldn't start.
rozpocznij naukę
Motor çalışmazdı.
The fact is that she lied.
rozpocznij naukę
Gerçek onun yalan söylemesidir.
The famous pianist smiled.
rozpocznij naukę
Ünlü piyanist gülümsedi.
The figures add up to 230.
rozpocznij naukę
Rakamlar 230'a varıyor.
The fly is on the ceiling.
rozpocznij naukę
Sinek tavanda.
The funeral was yesterday.
rozpocznij naukę
Cenaze töreni dündü.
The gate is closed at six.
rozpocznij naukę
Kapı altıda kapatılır.
The girl broke the window.
rozpocznij naukę
Kız pencereyi kırdı.
The girl entered the room.
rozpocznij naukę
Kız odaya girdi.
The girls danced to music.
rozpocznij naukę
Kızlar müziğe göre dans ettiler.
The glass broke to pieces.
rozpocznij naukę
Cam parçalara bölündü.
The glass is full of milk.
rozpocznij naukę
Bardak süt doludur.
The glass is full of wine.
rozpocznij naukę
Bardak şarap dolu.
The hail harmed the crops.
rozpocznij naukę
Dolu ekinlere zarar verdi.
The headlights don't work.
rozpocznij naukę
Farlar çalışmıyor.
The hen hatched five eggs.
rozpocznij naukę
Tavuk beş yumurta yumurtladı.
The hospital is near here.
rozpocznij naukę
Hastane buraya yakın.
The house has been bought.
rozpocznij naukę
Ev satın alındı.
The house is owned by him.
rozpocznij naukę
Onun tarafından eve sahip olundu.
The image is out of focus.
rozpocznij naukę
Görüntü odak dışında.
The king abused his power.
rozpocznij naukę
Kral, gücünü kötüye kullandı.
The lemon is a sour fruit.
rozpocznij naukę
Limon ekşi bir meyvedir.
The lunch is on the table.
rozpocznij naukę
Öğle yemeği masada.
The man finally confessed.
rozpocznij naukę
Adam sonunda itiraf etti.
The match ended in a draw.
rozpocznij naukę
Maç berabere bitti.
The matter is all settled.
rozpocznij naukę
Sorun tamamen halledildi.
The meeting was held here.
rozpocznij naukę
Toplantı burada yapıldı.
The movie was interesting.
rozpocznij naukę
Film ilginçti.
The murderer was executed.
rozpocznij naukę
Katil idam edildi.
The odds are in his favor.
rozpocznij naukę
Avantajlar ondan yana.
The old man sat all alone.
rozpocznij naukę
Yaşlı adam yapayalnız oturdu.
The opera starts at seven.
rozpocznij naukę
Opera yedide başlar.
The pain is getting worse.
rozpocznij naukę
Ağrı daha da kötüleşmektedir.
The party was almost over.
rozpocznij naukę
Parti neredeyse bitti.
The party wasn't much fun.
rozpocznij naukę
Parti çok eğlenceli değildi.
The patient was in danger.
rozpocznij naukę
Hasta tehlikede.
The piano has a good tone.
rozpocznij naukę
Piyanonun iyi bir sesi var.
The plane arrived on time.
rozpocznij naukę
Uçak zamanında geldi.
The plane is due at 7 p.m.
rozpocznij naukę
Uçak saat yedide bekleniyor.
The pond is 3 meters deep.
rozpocznij naukę
Gölet üç metre derinliğindedir.
The population is growing.
rozpocznij naukę
Nüfus büyüyor.
The prisoner was released.
rozpocznij naukę
Mahkum serbest bırakıldı.
The program is on the air.
rozpocznij naukę
Proğram yayında.
The proposal went through.
rozpocznij naukę
Teklif geçti.
The radio is out of order.
rozpocznij naukę
Radyo çalışmıyor.
The rain lasted five days.
rozpocznij naukę
Yağmur beş gün sürdü.
The rain lasted four days.
rozpocznij naukę
Yağmur dört gün sürdü.
The road turns left there.
rozpocznij naukę
Yol orada sola döner.
The situation is hopeless.
rozpocznij naukę
Durum ümitsizdir.
The snow lasted four days.
rozpocznij naukę
Kar dört gün sürdü.
The soldier acted bravely.
rozpocznij naukę
Asker cesurca davrandı.
The soldier gave his name.
rozpocznij naukę
Asker onun adını verdi.
The soldier is going away.
rozpocznij naukę
Asker uzaklaşıyor.
The spy burned the papers.
rozpocznij naukę
Casus evrakları yaktı.
The station is dead ahead.
rozpocznij naukę
İstasyon dosdoğru.
The station is pretty far.
rozpocznij naukę
İstasyon oldukça uzaktır.
The stew smells delicious.
rozpocznij naukę
Güveç lezzetli kokuyor.
The store closes at seven.
rozpocznij naukę
Mağaza yedide kapatır.
The sun has not risen yet.
rozpocznij naukę
Güneş henüz doğmadı.
The thunder became louder.
rozpocznij naukę
Gök gürültüsü yükseldi.
The town grew into a city.
rozpocznij naukę
Kasaba bir şehir haline geldi.
The traffic is heavy here.
rozpocznij naukę
Trafik burada çok yoğundur.
The train arrived on time.
rozpocznij naukę
Tren zamanında vardı.
The train finally arrived.
rozpocznij naukę
Tren sonunda geldi.
The train left at sunrise.
rozpocznij naukę
Tren gün doğumunda gitti.
The tree bent in the wind.
rozpocznij naukę
Üç ağaç rüzgarda eğildi.
The tree blocked the road.
rozpocznij naukę
Ağaç yolu kapattı.
The truth is I told a lie.
rozpocznij naukę
Aslına bakarsan, yalan söyledim.
The truth is I told a lie.
rozpocznij naukę
Gerçek bir yalan söylemiş olmamdır.
The war broke out in 1939.
rozpocznij naukę
Savaş 1939 da patlak verdi.
The war is still going on.
rozpocznij naukę
Savaş hala devam ediyor.
The War of 1812 had begun.
rozpocznij naukę
1812 Savaşı başlamıştı.
The weather won't be fine.
rozpocznij naukę
Hava güzel olmayacak.
The whole class was quiet.
rozpocznij naukę
Bütün sınıf sessizdi.
The wild wind was blowing.
rozpocznij naukę
Vahşi rüzgar esiyordu.
The wind blew her hat off.
rozpocznij naukę
Rüzgar onun şapkasını uçurdu.
The woman hugged the baby.
rozpocznij naukę
Kadın bebeğe sarıldı.
The woman is taking notes.
rozpocznij naukę
Kadın notlar alıyor.
The workers are on strike.
rozpocznij naukę
İşçiler grevdeler.
The wound became infected.
rozpocznij naukę
Yara enfekte oldu.
Their price is below ours.
rozpocznij naukę
Onların fiyatı bizimkinin altındadır.
Their wedding is tomorrow.
rozpocznij naukę
Onların düğünü yarın.
There are almost no books.
rozpocznij naukę
Neredeyse hiç kitap yok.
There are no comments yet.
rozpocznij naukę
Henüz yorumlar yok.
There aren't any problems.
rozpocznij naukę
Hiç problem yok.
There is a letter for you.
rozpocznij naukę
Sizin için bir mektup var.
There is a napkin missing.
rozpocznij naukę
Eksik bir peçete var.
There is food on the desk.
rozpocznij naukę
Masanın üzerinde yiyecek vardır.
There is little time left.
rozpocznij naukę
Az zaman kaldı.
There is little wine left.
rozpocznij naukę
Kalan biraz şarap var.
There is no time to argue.
rozpocznij naukę
Tartışmak için zaman yok.
There is no TV in my room.
rozpocznij naukę
Odamda televizyon yok.
There isn't any milk left.
rozpocznij naukę
Kalan hiç süt yok.
There must be another way.
rozpocznij naukę
Başka bir yol olmalı.
There was a hiss of steam.
rozpocznij naukę
Bir buhar tıslaması vardı.
There was another problem.
rozpocznij naukę
Başka bir sorun vardı.
There was much work to do.
rozpocznij naukę
Yapacak çok iş vardı.
There was not enough fuel.
rozpocznij naukę
Yeterli yakıt yoktu.
There wasn't much traffic.
rozpocznij naukę
Çok trafik yoktu.
There were lots of people.
rozpocznij naukę
Bir sürü insan vardı.
There's a dog by the door.
rozpocznij naukę
Kapının yanında bir köpek var.
There's a hair in my soup.
rozpocznij naukę
Çorbamda bir kıl var.
There's a hole in my coat.
rozpocznij naukę
Paltomda bir delik var.
There's dust on the table.
rozpocznij naukę
Masada toz var.
There's no salad oil left.
rozpocznij naukę
Salata yağı kalmadı.
These boots belong to her.
rozpocznij naukę
Bu çizmeler ona aittir.
These cups are all broken.
rozpocznij naukę
Bu bardakların hepsi kırık.
These days I am very busy.
rozpocznij naukę
Bu günlerde ben çok meşgulüm.
These lilies smell lovely.
rozpocznij naukę
Bu zambaklar güzel kokuyor.
These oranges have rotted.
rozpocznij naukę
Bu portakallar çürüdü.
These shoes are too tight.
rozpocznij naukę
Bu ayakkabılar çok sıkı.
These shoes belong to Tom.
rozpocznij naukę
Bu ayakkabılar Tom'a aittir.
These shoes fit perfectly.
rozpocznij naukę
Bu ayakkabılar mükemmel şekilde uyuyor.
They adopted a new policy.
rozpocznij naukę
Onlar yeni bir politika benimsedi.
They adopted the proposal.
rozpocznij naukę
Onlar teklifi benimsediler.
They amended the document.
rozpocznij naukę
Onlar dökümanı düzelttiler.
Both of them are in the room.
rozpocznij naukę
Onların her ikisi de odadalar.
They are building a house.
rozpocznij naukę
Onlar bir ev yapıyorlar.
They are crazy about jazz.
rozpocznij naukę
Onlar Jaza deli oluyorlar.
They are paid by the week.
rozpocznij naukę
Onlara haftalık ödenir.
They arrived at the hotel.
rozpocznij naukę
Onlar otele vardılar.
They blocked his proposal.
rozpocznij naukę
Onlar onun teklifini engellediler.
They called the dog Rocky.
rozpocznij naukę
Onlar köpeğe Rocky dediler.
They constructed a bridge.
rozpocznij naukę
Onlar bir köprü yaptılar.
They did not give up hope.
rozpocznij naukę
Onlar umutlarını kaybetmediler.
They did not work, either.
rozpocznij naukę
Onlar da çalışmadılar.
They each paid separately.
rozpocznij naukę
Onların herbiri ayrı ayrı ödedi.
They eat meat once a week.
rozpocznij naukę
Onlar haftada bir kez et yerler.
They felt he was too weak.
rozpocznij naukę
Onlar onun çok zayıf olduğunu hissettiler.
They filled in the blanks.
rozpocznij naukę
Onlar boşlukları doldurdular.
They found the room empty.
rozpocznij naukę
Onlar odayı boş buldular.
They gave him up for lost.
rozpocznij naukę
Onlar onu kayıp kabul ettiler.
They had a baby last week.
rozpocznij naukę
Geçen hafta bir bebekleri oldu.
They had voted for action.
rozpocznij naukę
Onlar eylem için oy vardı.
They have the same habits.
rozpocznij naukę
Onlar aynı alışkanlıklara sahipler.
They have twelve children.
rozpocznij naukę
Onların on iki çocuğu var.
They invited me to dinner.
rozpocznij naukę
Onlar beni akşam yemeğine davet etti.
They live near the school.
rozpocznij naukę
Onlar okulun yanında yaşıyorlar.
They looked after the boy.
rozpocznij naukę
Onlar çocuğa baktılar.
They looked at each other.
rozpocznij naukę
Onlar birbirlerine baktılar.
They looked up at the sky.
rozpocznij naukę
Onlar gökyüzüne baktılar.
They made us work all day.
rozpocznij naukę
Onlar bizi bütün gün çalıştırdı.
They missed a good chance.
rozpocznij naukę
Onlar iyi bir fırsat kaçırdı.
They moved to a new house.
rozpocznij naukę
Onlar yeni bir eve taşındı.
They must have been tired.
rozpocznij naukę
Onlar yorgun olmalılar.
They named their son John.
rozpocznij naukę
Onlar oğullarına John adını verdiler.
They sank ten enemy ships.
rozpocznij naukę
Onlar on düşman gemisini batırdılar.
They sat down by the fire.
rozpocznij naukę
Onlar ateşin yanında oturdular.
They set out for New York.
rozpocznij naukę
Onlar New York'a seyahate çıktılar.
They smiled at each other.
rozpocznij naukę
Onlar birbirlerine gülümsedi.
They studied them closely.
rozpocznij naukę
Onları yakından incelediler.
They supported the Allies.
rozpocznij naukę
Onlar müttefikleri destekledi.
They talked to each other.
rozpocznij naukę
Onlar birbirleriyle konuştular.
They went around the lake.
rozpocznij naukę
Onlar gölün etrafında dolaştılar.
They were frozen to death.
rozpocznij naukę
Onlar donarak öldüler.
They were plainly dressed.
rozpocznij naukę
Onlar sade giyinmişlerdi.
They were very kind to me.
rozpocznij naukę
Onlar bana karşı nazikti.
They work as hard as ever.
rozpocznij naukę
Onlar her zamanki kadari çok çalışırlar.
They worship every Sunday.
rozpocznij naukę
Onlar her Pazar ibadet ederler.
They're all the same size.
rozpocznij naukę
Onların hepsi aynı boyutta.
They're going to Ishikawa.
rozpocznij naukę
Onlar Ishikawa'ya gidiyorlar.
This bag cost me 6 pounds.
rozpocznij naukę
Bu çanta bana 6 paunda maloldu.
This berry is good to eat.
rozpocznij naukę
Bu dut yemek için iyidir.
This bike is easy to ride.
rozpocznij naukę
Bu bisikleti sürmesi kolaydır.
This book is easy to read.
rozpocznij naukę
Bu kitap kolay okunur.
This book is easy to read.
rozpocznij naukę
Bu kitabı okuması kolaydır.
This book is not for sale.
rozpocznij naukę
Bu kitap satılık değil.
This box is full of books.
rozpocznij naukę
Bu kutu kitaplarla dolu.
This cage is made of wire.
rozpocznij naukę
Bu kafes telden yapılmıştır.
This car is easy to drive.
rozpocznij naukę
Bu arabayı sürmek kolaydır.
This car is made in Japan.
rozpocznij naukę
Bu araba Japonya'da yapılır.
This coffee is too bitter.
rozpocznij naukę
Bu kahve çok acı.
This coffee tastes bitter.
rozpocznij naukę
Bu kahvenin tadı acı.
This desk is used by Yumi.
rozpocznij naukę
Bu masa Yumi tarafından kullanılır.
This glass contains water.
rozpocznij naukę
Bu bardakta su var.
This handle will not turn.
rozpocznij naukę
Bu kol dönmüyor.
This hat cost ten dollars.
rozpocznij naukę
Bu şapka on dolara mal oldu.
This house needs painting.
rozpocznij naukę
Bu ev boyanılmalı.
This is a daily newspaper.
rozpocznij naukę
Bu bir günlük gazetedir.
This is a great apartment.
rozpocznij naukę
Bu harika bir daire.
This is a new type of car.
rozpocznij naukę
Bu yeni tip bir araba.
This is a present for you.
rozpocznij naukę
Bu sizin için bir hediye.
This is a worthwhile book.
rozpocznij naukę
Bu yararlı bir kitap.
This is all I have to say.
rozpocznij naukę
Bu söylemek zorunda olduğum herşeydir.
This is all Tom has to do.
rozpocznij naukę
Tom'un bütün yapmak zorunda olduğu budur.
This is also a good movie.
rozpocznij naukę
Bu da iyi bir film.
This is an automatic door.
rozpocznij naukę
Bu otomatik bir kapıdır.
This is the flag of Japan.
rozpocznij naukę
Bu, Japonya bayrağıdır.
This may be of use to you.
rozpocznij naukę
Bu sana faydalı olabilir.
This metal is called zinc.
rozpocznij naukę
Bu metale çinko denir.
This problem is beyond me.
rozpocznij naukę
Bu sorun beni aşar.
This racket belongs to me.
rozpocznij naukę
Bu raket bana ait.
This room is large enough.
rozpocznij naukę
Bu oda yeterince büyük.
This soup needs more salt.
rozpocznij naukę
Bu çorbanın daha fazla tuza ihtiyacı var.
This stain won't come out.
rozpocznij naukę
Bu leke çıkmaz.
This time, he got results.
rozpocznij naukę
Bu defa sonuçları aldı.
This used car is for sale.
rozpocznij naukę
Bu İkinci el araç satılıktır.
This wall feels very cold.
rozpocznij naukę
Bu duvar çok soğuk.
This wasn't cheap, was it?
rozpocznij naukę
Bu ucuz değildi, değil mi?
This winter has been mild.
rozpocznij naukę
Bu kış yumuşaktı.
This word is still in use.
rozpocznij naukę
Bu kelime hala kullanılıyor.
Those flowers smell sweet.
rozpocznij naukę
Bu çiçekler miss gibi kokuyor.
To master English is difficult.
rozpocznij naukę
İngilizceye hakim olmak zordur.
Today's party is informal.
rozpocznij naukę
Bugünkü parti resmi değil.
Tom abstained from voting.
rozpocznij naukę
Tom oylamada çekimser kaldı.
Tom accepted Mary's offer.
rozpocznij naukę
Tom, Mary'nin teklifini kabul etti.
Tom always causes trouble.
rozpocznij naukę
Tom her zaman soruna neden olur.
Tom always keeps his word.
rozpocznij naukę
Tom her zaman sözünü tutar.
Tom and I are old friends.
rozpocznij naukę
Tom ve ben eski arkadaşız.
Tom appreciates good wine.
rozpocznij naukę
Tom, iyi bir şaraptan anlar.
Tom arrived ahead of Mary.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin önünde geldi.
Tom asked for Mary's help.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin yardımını istedi.
Tom asked for more coffee.
rozpocznij naukę
Tom daha fazla kahve istedi.
Tom asked Mary about John.
rozpocznij naukę
Tom, Mary'ye John'u sordu.
Tom asked Mary for a loan.
rozpocznij naukę
Tom Mary'den borç para istedi.
Tom asked Mary for advice.
rozpocznij naukę
Tom Mary'den tavsiye istedi.
Tom asked Mary to go away.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin uzaklaşmasını rica etti.
Tom asked Mary to help me.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin bana yardım etmesini rica etti.
Tom asked Mary what to do.
rozpocznij naukę
Tom Mary'ye ne yapacağını sordu.
Tom ate dinner by himself.
rozpocznij naukę
Tom kendi başına akşam yemeği yedi.
Tom beat Mary at checkers.
rozpocznij naukę
Tom damada Mary'yi yendi.
Tom beat Mary unconscious.
rozpocznij naukę
Tom Mary'yi kendinden geçene kadar dövdü.
Tom became afraid of Mary.
rozpocznij naukę
Tom Mary'den korktu.
Tom bet $300 on the fight.
rozpocznij naukę
Tom döğüşte 300 dolarlık bahse girdi.
Tom betrayed Mary's trust.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin güvenine ihanet etti.
Tom bought his truck used.
rozpocznij naukę
Tom kamyonunu kullanılmış satın aldı.
Tom brews beer as a hobby.
rozpocznij naukę
Bir hobi olarak Tom bira mayalar.
Tom broke Mary's clarinet.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin klarnetini kırdı.
Tom called a taxi for Mary.
rozpocznij naukę
Tom Mary için bir taksi çağırdı.
Tom called Mary a traitor.
rozpocznij naukę
Tom Mary'ye hain dedi.
Tom called me from Boston.
rozpocznij naukę
Tom beni Boston'dan aradı.
Tom came a few days later.
rozpocznij naukę
Tom birkaç gün sonra geldi.
Tom came down with a cold.
rozpocznij naukę
Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı.
Tom can go if he wants to.
rozpocznij naukę
Tom istiyorsa gidebilir.
Tom can speak French well.
rozpocznij naukę
Tom Fransızcayı iyi konuşabilir.
Tom can swim, but I can't.
rozpocznij naukę
Tom yüzebilir, fakat ben yüzemem.
Tom can take care of that.
rozpocznij naukę
Tom ona bakabilir.
Tom can't be all that bad.
rozpocznij naukę
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
Tom can't drive a car yet.
rozpocznij naukę
Tom henüz bir araba süremiyor.
Tom can't find his ticket.
rozpocznij naukę
Tom biletini bulamıyor.
Tom certainly acted drunk.
rozpocznij naukę
Tom kesinlikle sarhoş gibi davrandı.
Tom certainly brags a lot.
rozpocznij naukę
Tom kesinlikle çok övünür.
Tom certainly fooled Mary.
rozpocznij naukę
Tom kesinlikle Mary'yi aptal yerine koydu.
Tom certainly is eloquent.
rozpocznij naukę
Tom kesinlikle güzel konuşur.
Tom certainly is friendly.
rozpocznij naukę
Tom kesinlikle cana yakındır.
Tom certainly seems happy.
rozpocznij naukę
Tom kesinlikle mutlu görünüyor.
Tom certainly talks a lot.
rozpocznij naukę
Tom kesinlikle çok konuşur.
Tom collected coffee cups.
rozpocznij naukę
Tom kahve fincanlarını topladı.
Tom competes in ski races.
rozpocznij naukę
Tom kayak yarışında yarışıyor.
Tom completed the mission.
rozpocznij naukę
Tom misyonunu tamamladı.
Tom completed the mission.
rozpocznij naukę
Tom misyonu tamamladı.
Tom coughed up some blood.
rozpocznij naukę
Tom biraz kan öksürdü.
Tom couldn't ask for more.
rozpocznij naukę
Tom daha fazla isteyemedi.
Tom couldn't feel a thing.
rozpocznij naukę
Tom bir şey hissedemedi.
Tom couldn't get to sleep.
rozpocznij naukę
Tom uyuyamadı.
Tom couldn't help himself.
rozpocznij naukę
Tom kendini tutamadı.
Tom couldn't help smiling.
rozpocznij naukę
Tom gülmeden edemedi.
Tom couldn't stop yawning.
rozpocznij naukę
Tom esnemesini durduramadı.
Tom counts on Mary's help.
rozpocznij naukę
Tom Mary'ye yardımına güveniyor.
Tom cut the apple in half.
rozpocznij naukę
Tom elmayı ikiye böldü.
Tom declined Mary's offer.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin teklifini geri çevirdi.
Tom denied having done it.
rozpocznij naukę
Tom onu yaptığını reddetti.
Tom denied Mary's request.
rozpocznij naukę
Tom Mary'nin ricasını reddetti.
Tom denied the accusation.
rozpocznij naukę
Tom suçlamayı reddetti.
Tom denies having done it.
rozpocznij naukę
Tom onu yaptığını reddediyor.
Tom deserves to be blamed.
rozpocznij naukę
Tom suçlanmayı hak ediyor.
Tom did all that he could.
rozpocznij naukę
Tom elinden gelen her şeyi yaptı.
Tom did everything by himself.
rozpocznij naukę
Tom her şeyi kendisi yaptı.
Tom did it in his own way.
rozpocznij naukę
Tom onu kendi tarzında yaptı.

Musisz się zalogować, by móc napisać komentarz.