1. kendine güvenen
2. belli
O, dışarıya belli etmedi.
Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Julia'yı sevdiği belli.
3. emin
Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
Bu iş için doğru kişi olduğumdan emin değilim.
Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
Tom Mary'nin samimiyetinden emin değil.
Yarın sabah beni arayacağından emin ol.
Tom Mary'nin dürüst olup olmadığından emin değil.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
Tom, Mary'nin verdiği sözü tutup tutmayacağından emin değil.
Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
Emin misin?
Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Köpeğin kaçmadığından emin olun.
O, üçlü atlamada yeni bir rekor kıracağından emin.